Yeni Nesil Bağımlılık Üzerine Deneme (Edebiyat içerir)
Uzak
tutulsunlar istiyorum… Çiçeği burnunda canlar hayatının baharında kefenle
tanışmasın istiyorum… Sanal dünyanın deryasında çırpınan nice yaşamlar
kaybolmasın istiyorum… Parmakları yapraklardan evvel kara camlara sürülmüş
nesiller yetişmesin istiyorum… Zehrini damara değil gözlere akıtan teknolojiden
çocuklarımız artık uzak tutulsunlar istiyorum.
Bağlanma
gereği duyar çocuklar. Kendisini yalnızlığa sürükleyen davranışlarla
büyütülürse somut duyularını kaybetmeye başlar ve bağlanır birden kimlik
bulduğu sosyal ağlara. Önce umudunu sonra hayallerini kaybeder yavaş yavaş.
Kendisini iyi hissettiğini düşünür ama bilmez o hissiyatın geçici olduğunu.
İdrak edemez gözlerini çevirdiği anda gerçek hayatın ipine yeniden
dolanacağını.
Komutla yönlendirilmiş bir neslin sancısı saplandığı zaman
milletin bağrına, toplu halde yaşayıp yalnızlık naraları atan bireylere dönüşür
çok geçmeden. Sosyal medyanın asosyal insanları, sosyal görünme uğuruna değişen
kişilikler, yorum köşelerinde konuşlanan klavye savaşçıları ve ucu bucağı
görünmeyen dijital evren. Nereye gidiyoruz. Neyle besleniyoruz ki bizi bu denli
yalnızlığa iten sorunlarla mücadele etmekten kaçarak kendimize yapay kimlik edinir
olduk.
Ne zaman
akarsuyun akışına kapıldı bu saatler. Ne vakittir sabır taşımız bu kadar çabuk
çatlar oldu muamma. Kim inanırdı ki bağımlılığın rotasının değişebileceğine. Karaktere
bürünmüş medyanın kılavuz olabileceğini kim bilebilirdi ki?
Bakmalı
insan. Bir kere dahi olsa bir çocuğun gözlerine bakmalı. Işığı sönmüş çocuk
gözleriyle doluysa sokaklar, yankılanmıyorsa akşam ezanına kadar bağırış
sesleri, kabuk bağlamış dirsekler, yıpranmış paçalar, kırık camlı evler yoksa o
sokakta tehlikenin farkında değiliz demektir. Oyalansın diye eline
tutuşturduğumuz bilgisayarların bir gün anne-babaların yerini alabileceğini
görememişiz. Görememişiz ki daha on altısındaki çocuğun sanal balina tarafından
son nefesinin verilmesine tanık olmuşuz.